Selam yavrular.
Eğer sabahları uyanmak için sebebinizin olmadığını, yahut gidişatın o yönde olduğunu hissediyorsanız beni okumayın. Bu blog'ta size tek vaadettiğim şey biraz tebessüm ve biraz da farkındalık. O yüzden baştan anlaşalım, uzun yaşamak istiyorsanız okumayın beni. Farkına vardığınız her yeni bok, hesaplamak zorunda kaldığınız her yeni ihtimal, sizin ömrünüzden bir parçayı daha çalacak, bunun sorumluluğuyla başbaşa bırakmayın beni. Neyse sen okuyorsun galiba, madem öyle sen kaşındın, gel buraya s.ktim seni.
Eğer sabahları uyanmak için sebebinizin olmadığını, yahut gidişatın o yönde olduğunu hissediyorsanız beni okumayın. Bu blog'ta size tek vaadettiğim şey biraz tebessüm ve biraz da farkındalık. O yüzden baştan anlaşalım, uzun yaşamak istiyorsanız okumayın beni. Farkına vardığınız her yeni bok, hesaplamak zorunda kaldığınız her yeni ihtimal, sizin ömrünüzden bir parçayı daha çalacak, bunun sorumluluğuyla başbaşa bırakmayın beni. Neyse sen okuyorsun galiba, madem öyle sen kaşındın, gel buraya s.ktim seni.
Şimdi meditasyon kitapları okusan, internette araştırma yapsan farkındalık hakkında sana şöyle şeyler okutturacaklar, "kendimize farklı açılardan bakmayı öğrenmeliyiz, aldığımız nefesi izlemeli ve tüm enerjimizi evrene vermeliyiz, çünkü biz evrene ne verirsek evren de biz.." off devam edemeyecem. Zaten kıl kaparım böyle kişisel gelişim kitaplarından fırlamış tiplere, böyle sürekli gereksiz bir pozitiflik, her cümlede "enerji" kelimesini kullanmak. "Heeey hayat çok güzel heeey. Haydi enerjimizi kullanarak sürekli iyi şeyler düşünelim heeeey" neeey amına soktuğum ney?
Yalanınızı sikeyim. Farkındalık nedir onu mu bilmek istiyorsun? Anlatayım, hayatım onun üstüne kurulu, en sevdiğim ve kaybettiğim insanın da hayatı onun üstüne kuruluydu, Yeşil Yol'daki John Coffey'nin de hayatı farkındalık üstüne kuruluydu. 2'sinin sonu hiç haketmedikleri şekilde yarak gibi bitti, tekinin de gidişatı o yönde.
Babam yılbaşından yılbaşına aldığımız piyango biletine "o ikramiye binlerce fakirin parasıyla biriktiği için" karşı çıkardı. Odaya giren sineği terlikle öldürmeye kıyamaz, camları açıp sineği dışarı çıkarmaya uğraşırdı. 12-13 yaşındaki oğlu ona "yaa baba benden ne zaman döl gelecek?" diye sorduğunda uzun uzun açıklardı. Yeri gelir oğluyla karşılıklı küfürleşirdi, am göt muhabbeti yapardı, yeri gelir yaptığı terbiyesizliğin bedeli tokadı suratına yapıştırıverirdi. Terbiyesizlik deyince aklınıza küfür geliyorsa eğer hay sizin kafanızı sikeyim zaten, bu kafa yapısı yüzünden erdemsiz, etik nedir bilmeyen orospu çocukları aramızda dolaşıyor ve biz de onlara "terbiyeli" diyoruz, çünkü jilet gibi pantolon ve gömlek giyiyor, küfürsüz konuşuyorlar dimi? Materyalist orospu çocukları sizi, şekilciliğinizi sikeyim.
Her neyse, işte babam zaten belki de şu içine sıçtığımın İstanbul'unda kendisi kadar dürüst 100 kişi çıkmayacak kadar düzgün bi adamdı. İnanılmaz hassas, müthiş duyarlı, aşırı iyi niyetli bir herif, bir de gece gündüz okuyup, üstüne spiritüalizm ile ilgilenip farkındalık denen olayın amına koyunca, ortaya böyle süper kahraman tarzı bir adam çıkmıştı.
Babam son ameliyatlarından birinden çıktığında şunları kaçırdı ağzından, "Yeter artık, alsınlar çıkarsınlar beynimi de rahatlıyım... Kurtulayım..." Müthiş acı çekiyor olması dahi ona oğlunun yanında açık seçik "ölmek istiyorum" dedirtemezdi zaten, en fazla bu kadar ima edebilirdi, o halde bile. Bu adam "farkında" idi canlar, farkında idi ciğerler. Her şeyin farkındaydı, öleceğinin, benim gelecekte nasıl olabileceğimin ve benim ihtimalini dahi düşünemediğim birçok şeyin, o komple farkındaydı. 45'inde gitti. Büyük acılarla. Son dönemlerinde konuşamıyor, yürüyemiyordu o süper kahraman. Değil ona, dünya üzerindeki en orospu çocuğu insana dahi yakıştıramayacağım şekilde gitti hem de. 3 sene olacak, ben hala amı götü toparlayamadım, fakat onun için seviniyorum. İçim yana yana da olsa, seviniyorum. O hastalığı atlatsaydı bu adam kahırdan ölecekti çünkü, bu anasını siktiğimin karaktersiz insanlarıyla dolu dünyasında, kahırdan ölürdü bu adam.
Her şeyin farkındaydı.
Yeşil Yol filmini seyretmişsindir heralde, he dur elit entel ekşici piç gibi orijinal ismiyle sorayım. The Green Mile'ı seyrettin mi? Mucizevi güçleri olan idam mahkümu John Coffey'i hatırladın mı? Gardiyan rolündeki Tom Hanks "istersen seni kurtarabilirim" dediğinde ona verdiği cevabı da hatırladın mı? "Hayır patron, hergün binlerce şey görüyorum, çok acı çekiyorum, dayanamıyorum, bırak öleyim."
Farkındalık.
Babama Stephen King'in romanındaki gibi mucizevi bir şekilde malum olmayacaktı tabi bazı şeyler, fakat sen mesajımı aldın sanıyorum, babam da en az John Coffey kadar farkındaydı. Müthiş ıstırap çekiyordu içten içten.
Nereden mi biliyorum? 21 yaşında bir insan günde 3'er çeşit 300 mg anti-depresan ile, 2'şer paket sigarayla zar zor ayakta duruyor, sabahları uyanmak için sebebinin olmadığını hissediyor, anlık da olsa kendini rahatlatacak bir bok, tutunacak bir dal arıyor. Bir de her canından çok değer verdiği, onu yarak gibi ortada bırakıp gidince, inandığı 2-3 değerden başka bir bok kalmıyor elinde. Bugüne kadar hayatına son vermediyse de o 2-3 değer yüzünden yapmıyor. Söylese götünüzle güleceğiniz şeyler, Allah, sevgi ve güven. Bunlardan başka inandığı bir değer kalmamış elinde, egolu ve orospu çocuğu karakterli insanlara artık dert anlatacak ne gücü kalmış ne de sabrı. Hatta tanımadığı birkaç insana, dolu gözlerle klavye başında dert anlatmaya çalışıyormuş şu an.
Farkındalık.
O sikim sikim yoga enerjinizi, medite edici yöntemlerinizi, kişisel gelişim kitaplarınızı, alın ta götünüze sokun.
Böyle bir şey işte o amına kodumun farkındalığı. Kavradın mı olayı?
Böyle bir şey işte o amına kodumun farkındalığı. Kavradın mı olayı?
He bu arada Allah'ın sevdiği kullarını yanına erken alması geyiğinin de orijini budur işte. John Coffey mevzu...
O yüzden okuma beni.
Aklına sokacağım, hesaplanması gereken her yeni ihtimal, her yeni durum, seni biraz daha koparacak maddiyattan. Bazı şeyleri anlamak, farkedebilmek hiçbir bok kazandırmayacak sana emin ol. Maddelerle dolu, dünyevi bir hayatı yaşıyorsun şu an, o yüzden yarak gibi bi adam olmak istemiyorsan kopma dünyeviyattan. Bırak da Orçun'un ucuza aldığı Zara montun aynısını bulabilmek seni mutlu edebilecek bir meşkale olabilsin.
Basit yaşa ki Orçun'un montu, Selin'in amı sana amaç olabilsin. O mont, o am, sana içi boş gelmeye başladığı an yarağı yedin demektir, aklında olsun.
O yüzden bırak, olma farkında.
Farkındalıkmış.
Sikimi yesinler.